This free script provided by
JavaScript Kit


EN BÜYÜK CİM BOM BOM

   
  -
  yedek
 

alisamiyenstadi
 

SENİ UNUTMADIK





 
 

 

KULÜP

 
GALATASARAY A.Ş.

 

Kulüp Kodu : 000162
Adres : METİN OKTAY TESİSLERİ FLORYA/İSTANBUL
Şehir : İSTANBUL
Bölge : İST./MARMARA
Telefon : (212)6630090
Faks : (212)5740424
Başkan : ADNAN POLAT
www.galatasaray.org

 

İLK 11

 

 
 

Ev sahibi takım logo

İLK 11

 


FENER GEYİKLERİ

Fenerbahçe, Türkiye Kupası C Grubu maçında TFF 2. Lig ekiplerinden Yeni Malatyaspor'a 2-1 yenilerek gruptan çıkamadan kupaya veda etti. Bu veda ile Fenerbahçe'nin kupa hasreti de 28 yıla yükseldi. İnternette de geyikler çok zaman geçmeden dolaşmaya başladı.

İşte o geyiklerden bazıları:
- Artık yeter ya, federasyon veya kupayı kazanan gönüllü bir kulüp kupayı Fenerbahçe’ye vermeli. Ölmeden şu kupayı Fener’de görelim.
 
- FB yöneticileri açıklama yapmış "Seneye takımımızı 2. Lig ekiplerini bile yenecek hale getireceğiz"
 
- Yeni Malatya, Fener’in rakibi değil ki ciddiye alsınlar.. Yoksa Barcelona futbolu oynayan Fener 10 tane atmıştı Malatya’ya. Nice 30 senelere inşallah
 
- Sabri'nin müthiş müzesi, Servet'in rövaşatası ile "dünyanın sonu mu geldi acaba" derken, Fener'in Türkiye Kupası'ndan elenmesiyle hayat tekrar normale döndü
 

- Dünyanın en kısa fıkrası: Fenerbahçe Türkiye Kupası'nı almış..
 
- Fenerbahçelilere müjde, maç iptal edildi, hala Türkiye Kupası'ndasınız... Pardon yanlış anons(muş)..
 
- Fenerbahçe, Mümkünlü Kasabası'nın takımı olsa da Türkiye Kupası'nı alması mümkün değil...

- Büyük derbi Malatyaspor’un..
 
- Fenerbahçe'nin başına gelen en büyük fiyasko Guiza zannetmiştim. Ondan sonra KOCAMAN bir fiyasko çıktı.

- Birçok ülkede meydana gelen toplu kus ölümlerine bir yenisi Malatya’da rastlandı. Çok sayıda kanarya Malatya Stadı’nda yere serili olarak bulundu.
 
- Eski Malatya olsa fener kesin yenerdi ama yenildiği takım Yeni Malatya
takımı yeni olunca Fener ne yapsın adı üstünde yeni bir de sarı -kırmızı
hep sıfır tam sıfır her yerde sıfır sıfıra sıfır elde var Fener 
 
- YENİ Malatya 2 eski Fenerbahçe 1
 
- Her Fenerlinin rüyası Ziraat Türkiye Kupası

- Aziz Yıldırım'ın klasikleşmiş "3 kupaya da talibiz" açıklamasındaki üçüncü kupayı merak ettiren durumdur.
- 3 kupaya da talibiz.
- Hangi kupalar başkanım?
- Lig kupası, Şampiyonlar Ligi kupası birde... eee...
- Evet başkanım?
- ...eee... Dünya Kupası.
 
Fenerbahçe'nin taraftar sitesi antu.com'un tepkisi sert oldu..

- Yeter artık verin şu kupayı Fenerbahçe'ye...

-Fenerbahçe'nin 1983'de aldığı kupa çok değerli, çünkü şu an ANTİKA...
- Aykut Kocaman, sen kovma ben istifa ediyorum...
-Fenerbahçe Türkiye Kupası'nın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuracak...
-Fenerbahçeli genç taraftarların en cok kullandıkları cümle nedir? (Bana Türkiye Kupası'nı anlatsana dede...)
-Türkiye Kupası'nı kazandıklarını görmüş iki Fenerli yan yana gelince ne yapılır? (Aralarına girip dilek tutulur,fotoğraf çektirilir.)
-Fenerbahçelilerin çoğu neden Türkiye Kupası'nın rengini gri olarak hatırlıyor? (Çünkü kupayı en son kazandıklarında televizyonlar siyah beyazdı...)
-Arşimet bugün yaşasaydı neyi bulamazdı?
Fenerbahçe'nin Türkiye Kupası'nı kaldırma kuvvetini...


 

 

BEBELER UYUYOR ASLANLAR ŞAMPİYON OLUYOR

2005-2006

 

KUPAZEDE FENER

 

NE İŞİN VAR FENER SENİN AVRUPADA

 

AL BAŞINI AL BAŞINI DÖN LİGİNE

 

TÜRKİYEDE KUPA KAZANDINMI DİYE SORARLARSA

 

SALLA BAŞINI SALLA BAŞINI HAYIR DE

 

TÜH SANA ÇOK AYIP DERLERSE

 

TUT BAŞINI TUT BAŞINI VUR DUVARLARA

 

 

SIRA KİMDE?

ÖNCE FEDERASYON SONRA HAKEMLER

ŞİMDİ LİG TV

SONRA SIRA TOP TOPLAYICI

ÇOCUKLARDA MI?

Gerçekleri tarih yazar
Tarihi de galatasaray
Gerçekleri tarih yazar
Tarihide galatasaray
Haydi bastır haydi bastır
Haydi bastır galatasaray
Ne beşiktaş ne fener 
ne sivas nede trabzon
Bu sene sensin şampiyon 
Haydi bastır haydi bastır
Haydi bastır galatasaray
Ölümüne ölümüne galatasaray

 

Galatasaray' ın ilk amblemi, 333 Şevki Ege tarafından çizildi. Bu, ağzında futbol topu olan kanatları gerili bir kartaldı. "Kartal", Galatasaray'lıların üzerinde durduğu bir amblem örneğiydi. Ancak, kartal adı benimsenmeyince, Şevki Ege'nin kompozisyonu bir kenara itildi. Sonraları , GS amblemi doğdu ve benimsendi.

Suat Başar,Galatasaray ambleminin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor:

Yıl 1923…

O yıl biz "cinquieme" da, yani lise 1'deydik. Arkadaşlarımızdan 74 Ayetullah Emin, sıra arkadaşı Şinasi (Şahingiray), ile birlikte her hafta "Kara kedi" %90 nispetinde Ayet'in inci gibi el yazısı ile yazılmıştır. Ayet, bir taraftan mecmuasının yazılarını temize çekerken, bir yandan da sahifelerini ve bilhassa kapak vazifesi gören ilk sahifesini süslerdi. Bir defasında bu kapakta hepimiz basit fakat zarif çizilmiş bir "Gayin -Sin" gördük. Kırmızı Gayin' ın içine sarı bir "Sin" oturtulmuştu. Hendesi çizgilerle ve muayyen ölçülerle resmedilmiş olan bu şekil , kulübümüzün, yalnız kulübün değil, bütün Galatasaray ' lılığın remzi olacaktı. Ama, her şeyden evvel bu şekli kulübün kongresine teklif etmek lazımdı. Bu teklifi kim yapacaktı? Tasarladığımız arkadaş çekingendi ve kongre günü yaklaşıyordu. Nihayet o gün geldi. 1923 yılında, bir gün mektebin resim sınıfında kalabalık bir kongre toplandı. Ne ateşli, ne heyecanlı bir kongreydi o. Kimler yoktu ki? Belli ki Galatasaray yeni hamlelere hazırlanıyor, spor sahasında yeni inkılaplar yapacak, memlekette yeni çığırlar açacak. Teklifler ve kararlar birbirini kovalıyor. Şinasi arkadaşımız Ayet'den "Gayin-Sin" resmini almış, kongreye teklif edecek, ama o da çekingen, arka sıralarda oturmuş bekliyor. Nihayet Şinasi'nin yanında oturan Dr. Namık (Canko) merhum, söz alıp ortaya çıktı ve:

Arkadaşlar, genç kardeşlerimizden Şinasi Reşit, kongremize bir rozet şekli getirmiş, kulübümüzün remzi ven rozetimizin şekli olarak kabul edilmesini teklif ederim, dedi. Büyük bir resim kağıdına çizilmiş ve renklerimizle boyanmış "Gayin-Sin" i ortaya çıkardı. Teklif alkışlar arasında ittifakla kabul olundu. Ayet, yalnız eski harflerle "Gayin-Sin" çizmekle kalmamış, aynı uslupla bir de "GS" yaratmıştı. Bunların asılları Ayet'in Şinasi'nin yardım ile çıkardığı haftalık el yazısı "Kara Kedi" mecmuasındadır. "Gayın-Sin" ilk defa 1925 de kurulan Galatasaray talebe sandığının hazırladığı mektup, kağıt ve zarflarına basıldı. Yine, 1925 de kabul edilen lise kasketine ve daha sonra lise ceketlerine işlendi. Bazı imkansızlıklar, rozetin yapılmasını geciktiriyordu. Nihayet bunu da sıra gelince, şekiller o zaman eski İpek sinemasının kapısındaki dükkanlardan birinde Besim Koşalay ile birlikte tuhafiye mağazası açan Nihat Bekdik'e verildi. Bir aksilik eseri bunlar kayboldu. O zamanki İdare Heyetinin bastırdığı matbualarda ve yaptırdığı rozetlerde Ayet'in eseri biraz şekil değiştirdi. GS nin yaratıcısı Ayet Emin'i 29 Eylül 1931 de toprağa verdik. Dr. Namık ağabeyimiz 1933 yılında aramızdan ayrıldı. Allah Şinasi Şahingiray arkadaşımıza uzun ömürler versin. GS yi gördükçe, her üçünü hatırlar, ebediyete tevdi ettiklerimizi rahmetle yadederim.

Not: Maalesef, şu tatlı anıyı bize nakleden 550 Suat Başar ağabeyimiz de aramızdan ayrıldı. Nur içinde yatsın...Galatasaray Spor Kulübü

Kuruluşu1905 Sonbaharı

Kurucuları
Ali Sami Yen, Asım Tevfik Sonumut, Emin Bülend Serdaroğlu, Celal İbrahim, Bekir Sıtkı Bircan, Reşat Şirvanizade, Refik Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver

Kurulduğu Yer
Galatasaray Lisesi 5. sınıfı

İlk Renkler
Kırmızı-Beyaz (Sonradan Sarı-Siyah ve Sarı -Kırmızı)

İlk Lokal
Galatasaray`da Bulgar Sütçü`nün Dükkanı

İlk Amblem
Tobler Çikolatasındaki Kartal

İlk Başkan
Ali Sami Yen

İlk Maç
Galatasaray- Kadıköy Faure Mektebi (2-0)

İlk Spor Dalı
Futbol

İlk Şampiyonluk
İstanbul Pazar Ligi Şampiyonluğu

Kuruluş Hedefi
"İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak. Türk olmayan takımları yenmek." Ali Sami Yen



AVRUPADA GALATASARAY ve FENERBAHÇE FARKI


90’ların başında Fenerbahçe Sigma’dan 7 yerken, Galatasaray Frankfurt’u Roma’yı mağlup ediyordu. Fenerbahçeli çocuklar Perşembe günleri okula gitmemek için bahaneler üretiyor, Galatasaraylı çocuklar ise dalgalarını geçiyordu. Bu böyle devam ederken Fenerliler Avrupa hezimetleri sonrası alınan Galatasaray galibiyetleri ile avunur olmuştu.

Fark yıllar geçtikçe açıldı. Fenerbahçe Cannes’a, Betis’e yenilmeye devam ederken Galatasaray Şampiyon Liginde Manchester United’ı eliyordu.
Git gide Galatasaray Avrupa takımı oluyor, Fenerbahçeli çocuklar okullarına hep boynu bükük gidiyordu.

90’lı yılların sonlarında bu fark öyle açıldı ki.
Türkiye ligi için Fenerlilere “Ananızın ligi” diye benzetmeler bile yapıldı.
Sonrası malum Fenerbahçe 2000’li yılların başında Şampiyonlar Liginde “0” çekerken, Galatasaray UEFA Kupasını, Süper Kupayı kazanıp ardından da Şampiyonlar Liginde gruptan çıkmayı başardı.  






 

Galatasaray Spor Kulübü, Türk Spor Tarihi'ndeki öncü olma özelliğini hiç kuşkusuz içinden doğduğu ve gene öncü bir kurum olan Galatasaray Lisesi'nden (Mektebi Sultani) almıştır. Okul ile kulüp arasındaki koparılmaz bağ, yadsınamayacak bir gerçeklik ve övünç kaynağıdır.

Devlet adamı yetiştirmek amacıyla II. Beyazıt tarafından 1482'de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur. Okul' un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur. Bu atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar. Curel, modern aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan geliştirirken, onlar için Kağıthane'de bir idman Bayramı düzenler. Yıl 1870'tir. Bu etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve madalyalar kazanır ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav" verilir. Bu da, sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını oluşturur.

Curel'den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M. Moiroux, Signor Martinetti, Stangali gibi), jimnastik ve atletizmin yanı sıra, değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik), bir ilki daha başlatmış olurlar. Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya başlanır ve adı Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan Faik Üstünidman'ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet Robenson kardeşler GSL'nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar. Özellikle Üstünidman'ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar. Ama oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir koşuşturmayı andırmaktadır. Ama futbol GSL' nin Tören Kapısı'ndan adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür.

1901 yılında İstanbul'da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve Horace Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü kurmuşlar ama 1903'te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık sonucu ayrılarak Moda Kulübü'nü oluşturmuşlardır. 1904 yılında ise bu kulüpler, Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır. Görüldüğü gibi bu takımlar yabancı ya da azınlık takımlarıdır. Türk olmayan ekiplerin gerçekleştirdikleri bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem ilgilendirir hem de çok üzer. Artık onların amacı, kendi futbol kulüplerini kurmak, ölesiye sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek" ve yabancılarla boy ölçüşmektir.

Türk olmayan takımları yenmek

Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır:
"1 Teşrin 1905'te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek Galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk müteşebbisler oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil...gibi gençlerdi. Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli olanlar da bize iltihak etmişlerdi. Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum. Asım her hafta arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini muhasebeci yapmıştık. Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı.

"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."

Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması yolunda görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya varılmıştır. Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan "Galata Sarayı efendileri"diye söz etmelerinden doğduğunu yazar. Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata Sarayı olsun" derler.

Kurucu Listeler
1905'ten 1919'a kadar Galatasaray Spor Kulübü'ne Başkanlık yapan, mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen, inci gibi elyazısıyla tuttuğu Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü ıhsaiyet Defteri'nin (Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182. sayfalarında kurucu 13 üyeyi şöyle sıralar:
1-Ali Sami Yen
2-Asım Sonumut
3-Emin Bülend Serdaroğlu
4-Celal İbrahim
5-B. Nikolof
6-Milo Bakiş
7-Pol Bakiş
8-Bekir Sıtkı Bircan
9-Tahsin Nahit
10-Reşat Şirvanizade
11-Hüseyin Hüsnü
12-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu
13-Abidin Daver

1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bir dernekler yasası bulunmadığından, Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme olanağını bulamamıştır. 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan sonra, kulüp yasal bir kimlik kazandı. Yetkili makamlara kulüplerin tüzükleriyle birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de bildirilmesi zorunlu tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini tamamlayarak ülkelerine dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül 1913'te kurucu liste yeniden düzenlenmiştir. Kurucu üyelerin yeni sıralaması şöyle gerçekleşmiştir:
1-Ali Sami Yen
2-Asım Sonumut
3-Emin Bülend Serdaroğlu
4-Celal İbrahim
5-Bekir Sıtkı Bircan
6-Reşat Şirvanizade
7-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu
8-Abidin Daver.

Renklerin öyküsü
Galatasaray Spor Kulübü'nün ilk renkleri kırmızı-beyaz'dır. Bayrağımızın renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin baskıcı ve paranoyak yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı bir takibe alınmışlardır. Bu nedenle, sarı-siyah renkler gündeme gelmiş ama bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray bugünkü renklerine kavuşmuştur. Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen'den dinleyelim:

"Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu. Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu." Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba'nın II.Beyazıt'a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini ileri sürer.

BİRAZ GÜLMECE

Bir GS'li, bir Fener´li ve BJK´li Bir GS'li, bir Fener´li ve BJK´li

>>>Bir GS'li, bir Fener´li ve BJK´li Arabistan'da yasak olmasina

>>ragmen
>>>bir otelde içki içerken yakalanirlar... Mahkemeye çikarilirlar...
>>>
>>>
>>>
>>>Karar IDAM... Itiraz ederler ve karar ömür boyu hapis cezasina
>>>çevrilir. Ama o gün, bayrama denk geldigi icin Prens Hazretleri
>>>cezayi kaldirip
>>hepsine 20
>>kirbaç ceza verir. Bizimkileri sempatik buldugu için de bir kiyak
>>daha
>>yapip herkese cezasini hafifletmek için bir istek hakki tanir.
>>>
>>>Beşiktaş'lı: "Sirtima bir yastik baglayin" der. 10 kirbaçtan sonra
>>yastik
>>>paramparça olur ve pek fayda etmez. Uyanik Fenerbahçe' li bunu

>>>görünce:
>>"Sirtima iki yastik baglayin" der. Ama iki yastik bile 10 kirbaca
>>dayanmaz.
>>>
>>>Sira Galatasaray' liya gelince Prens Hazretleri: "Bak ben de
>>>Galatasaray' liyim!!! Sana ceza vermek istemezdim ama ne yaparsin
>>>kurallar böyle..Bu
>>yüzden sana iki istek hakki veriyorum" "Peki" der Galatasaray'
>>li:"O zaman
>>bana 40 kirbaç vurulsun". Herkes saskina döner. Prens Hazretleri:
>>"Peki
>>ikinci istegin nedir?" diye sorar... Galatasaray'li pis pis
>>siritarak:
>>"FENERBAHÇE´liyi sirtima bağlayin" 

Türkiye’yi görmeden ölseydim çok şey kaybederdim
 
Türkiye’ye modern futbolu getiren isimlerin başında gelen Alman teknik direktör Jupp Derwall, son röportajını Nisan 2006’da Zaman’a vermişti. Almanya’daki 2006 Dünya Kupası’nda Türkiye’nin yer alamamasına çok üzülen Derwall, Zaman’ın Avrupa baskısında yer alan röportajında, “Türkiye, ikinci vatanımız. Eşim ve ben, Türkiye’yi görmeden bu dünyadan gitseydik, inanın çok şey kaybetmiş olurduk.” demişti.

Almanya’yı 1980 Avrupa Şampiyonası’nda zirveye çıkarıp 1982 Dünya Kupası’nda da ikinci yaptıktan sonra 1984’te geldiği G.Saray’da Türk futbolu için önemli değişimlere imza atan Jupp Derwall, ölmeden bir yıl önce son röportajını Zaman’a vermişti. Almanya’nın Saarbrücken kenti yakınlarındaki İngbert kasabasında yaşayan ve kalbindeki rahatsızlık nedeniyle uçak yolculuğu bile yapamayan ünlü teknik adam, “Benim için son zamanların en üzücü gelişmesi, Türk Milli Takımı’nın Almanya’ya gelememesi. İsviçre baraj maçlarının her ikisini de televizyondan izledim. Türkiye adına üzüldüm. Hatta rahatsızlığım bile o günlerde biraz arttı.” demişti. Evinin her köşesini G.Saray flamaları ve Türk bayraklarıyla donatan Derwall, ülkemizde yaşadığı güzelliklerin bir bölümünü ‘Futbol Basit Bir Oyun Değildir’ adlı kitabında toplamış ve sorularımızı şu şekilde cevaplandırmıştı.

Almanya’nın ev sahipliği yapacağı Dünya Kupası’na Türkiye gelemiyor. Neler hissediyorsunuz?

İstanbul’daki ikinci baraj maçı sonrası bu acı gerçeği televizyonda görünce büyük üzüntü duydum. Ancak Türkiye, deplasmandaki ilk maçta elle tutulur işler yapmadı, çok tutuk oynadı. Bern’deki yenilgi İstanbul’daki maça da yansıdı. Takım strese girdi. Bir süredir sağlık problemleri yaşıyorum. Türkiye’nin Almanya’ya gelemeyişi hastalığımı da artırdı. Çünkü, daha çok üzülmeye başladım.

Türkiye, Almanya’ya gelseydi Türk Milli Takımı’nı ziyaret etmek ister miydiniz?

Doktorlarım, uzak mesafelere yolculuğa çıkmama izin vermiyor. Uçağa hiç binemiyorum. Zaten böyle bir engel olmasa gözümde tüten İstanbul’a şimdiye kadar her yıl üç-beş defa giderdim. Türk Milli Takımı Almanya’ya gelse, mesafe ne kadar uzak olursa olsun kampı ziyaret etmek isterdim. Hatta arada bir gün mola vererek bile bu mesafeyi aşardım. Türk futbolcuları mutlaka görmek isterdim.

Türk Milli Takımı yeniden nasıl ayağa kalkar?

Mutlaka planlı çalışılmalı. Formayı hak eden isimlerin bulunması için futbolculara önyargısız yaklaşılmalı. Takımda genç-tecrübeli karışımı iyi ayarlanmalı. Ülke futboluna katkı sağlayacak her potansiyel değerlendirilmeli. Kısa, orta ve uzun dönemler için programlar yapılmalı. Başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerindeki Türk futbolcular da iyi değerlendirilmeli. Takımda birbirine uyan futbolcular bulunmalı. Birbirinin oyun dilinden anlayan isimler yan yana olmalı. Federasyon ve antrenörler bir amaç uğrunda iyi kenetlenmeli. Milli Takım’da mutlaka bir aile ortamı sağlanmalı.

***

İyiki Türkiye’yi dünya gözüyle gördük

Türk futbolunun avantajları neler?

Futbola olan büyük ilgi Türkiye’nin en büyük avantajı. Ama bu iyi değerlendirilmeli. Kulüp yöneticileri ve menajerler modern futboldaki gelişmeleri daha yakından takip etmeli. Avrupalı meslektaşları ile daha sıkı işbirliği yapmalı. Kulüp yöneticileri futbolda her şeyin para olmadığını fark etmeli. Para da önemli; ancak futbolcuları motive edecek başka unsunlar da dikkate alınmalı.

Türkiye, futbolda nerelerde hata yapıyor?

Acelecilik var. Günü kurtarma derdi var. Planlı, programlı çalışmalar zaman zaman unutuluyor. Bir de sevinç ve üzüntü abartılıyor. Ya çok uzun süre seviniyor Türkler ya da çok uzun süre matem tutuyor. Futbola olan büyük ilgi ekonomik olarak takımlara iyi yansıtılamıyor. Teknik kapasitesi yüksek olan Türk futbolcular zaman zaman disiplini unutuyor.

Yabancı antrenörler Türk futbolu için gerekli mi?

Uluslararası standartlara sahip yabancı antrenörler Türk futboluna katkı sağlayabilir. Ancak Türk mentalitesini mutlaka en kısa zamanda çözmesi lazım. Türkiye’ye gelip başarısız olan yabancı antrenörleri mercek altına aldığınızda şunu görürsünüz. Daha önce yaşadıkları ülkelerde doğru bildiklerini ısrarla uygulamaya kalkışırlar. Çevre şartlarına dikkat etmezler. Türk mentalitesini anlamaya çalışmazlar. Ben G.Saray’dayken önce Türk futbolcularının kafa yapısını ve ruh halini anlamaya çalıştım. Bundan sonra futbol adına bildiklerimi onlara öğretme gayretine girdim.

Büyük başarılar yaşattığınız G.Saray şu sıralar para sıkıntısı yaşıyor. Üzülüyor musunuz?

Para konuları tamamen yönetime aittir. Antrenörler kulüplerin para durumuyla fazla ilgilenmez. Ancak bu yöndeki negatif haberler Alman basınına da yansıdı. Ben de okudum ve duyuyorum. Mutlaka üzülüyorum. Antrenör ve futbolcuların huzurlu bir ortamda çalışabilmesi için G.Saray para problemini en kısa zamanda çözmeli.

Dünya Kupası’nda favori ülkeniz kim?

Benim favorim Brezilya. Bu ülkeyi İtalya, Fransa ve İngiltere zorlayabilir. Alman Milli Takımı şu sıralar problemli görünüyor. Ama turnuva atmosferine girip yarı finale kadar da çıkabilirler.

Şu an sağlık durumunuz nasıl?

Kalbimden rahatsızlığım var. Zaman zaman ağırlaşıyor. Doktor kontrolündeyim. Eşim bana huzurlu bir aile ortamı sunuyor. İngbert kasabası da bu yönden sakin bir yaşam merkezi. Dostlarım arayıp hal ve hatırımı soruyorlar.

Arayanlar arasında Türkiye’den olan dostlarınız da var mı?

Onlar da beni unutmadı. Düzenli arayan bazı dostlarım var. Almanya’nın çeşitli yerlerinden arayanlar da oluyor.

Türkiye’deki sevenlerinize mesajınız var mı?

Türkiye bizim ikinci vatanımız. Eşim ve ben Türkiye’yi görmeden bu dünyadan gitseydik, çok şey kaybetmiş olurduk. Türkiye ve insanlarını tanımak bizim hayatımızın en unutulmaz güzellikleri. Türkiye’de beni tanıyanların sevgilerini hissediyorum. Evimin her köşesi Türkiye anılarıyla dolu.


BİRGÜN HERKES CİM BOM LU OLACAK




 

 
  Bugün 11 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol